Bu Blogda Ara
15 Kasım 2009 Pazar
30 Eylül 2009 Çarşamba
21 Eylül 2009 Pazartesi
ÖMER KAYA
DOĞUMU: 1943 Yılında Elbistan'da doğdu.
ÖĞRENİMİ: İlk ve ortaokulu Elbistan'da, liseyi Kahramanmaraş'ta okudu. 1968 yılında Ankara İlâhiyat Fakültesini bitirdi.
EDEBİ HAYATI : Çeşitli gazetelerde ve dergilerde yazıları yayınlandı.
GÖREVİ: 1969 yılında öğretmenlik mesleğine atandı ve 1986 yılında Kahramanmaraş İlköğretim Okulu'nda görev yaparken emekliye ayrıldı.
MEDENİ HALİ: Evli. Biri erkek, ikisi kız olmak üzere üç çocuk babası olan
ESERLERİ:
1. Acıpayam'ın Tatlı Verimi,
2. Bilgehan,
3. Elbistan Bilmeceleri,
4. Bahçeci Hoca,
5. Yüz Yaşın Sırrı,
6. Mahallî Kelimeler Sözlüğü,
7. Kahramanmaraş'ta Ceridoğulları,
8. Osman Sadi Kazancı Camii ve Damlalar,
9. Hüsne Hatun,
10. Damlalar.
18 Haziran 2009 Perşembe
22 Şubat 2009 Pazar
ÇULLU MEHMET
Doğum tarihi 1930 ama oğlu Murat’a göre bu tarih doğru değil. 3 yaş daha geriye gitmek gerek.
Yani 1927.
Ölü tarihi: Haziran 2008
Nüfusta doğum yeri, Kahramanmaraş ili, Çakallı, Çullu diye geçer.
İlkokul 4.sınıf öğrencisi iken annesinin ölümü kafasındaki düşüncelerini allak bullak etti. Ailenin işleri kendinden 4 yaş büyük olan ablasının üzerine binmişti. Okulu 4. sınıfta bırakarak aileye yardım etti.
İşlerini severek yapardı.
Hareketli bir insandı. Yaşına rağmen hareketli.
İşin zorunu yapmayı severdi. Amcası şöyle diyor: Kışlık oduna giderdik de, işin zor kısmını kendisi sahiplenirdi.
---------------
SEYAHAT
Mekke, Medine ve Pakistan...
Seyahat etmeyi severdi. Değişik ülkelerin aynı düşünceye sahip insanları onu fazlasıyla lgilendirirdi.
20 sene önce Pakistan’a gitti. Burada geçen izlenimleri için şunları söylerdi:
“Teknolojide, kalkınmışlıkta bizden senelerce gerideler. Bazı inşaatlarının iskelesi ip ile bağlı.”
Pakistan’da günlerce kaldı. Köylerine gitti, köylülerle yaşadı. Örfleri bizim gibi derdi. Cömert insanlar. Fakir oldukları halde cömert. Paylaşmayı biliyorlar.
Kurtuluş savaşı sırasında bize kollarındaki bilezikleri veren yaşlı kadınları, kulaklarındaki küpeleri veren genç kızların torunlarını, ceplerindeki harçlıklarını veren gençlerin çocuklarını gördü, onlarla konuştu, dertleşti.
-------------------
TATİL
Arabası olduğu yıllarda, her yıl kendine göre ayarlanmış bir tatili vardı.
Tatili ailecek olur ve Elbistan’daki İçmeler’den başlardı. İkinci durak, Afşın’da bulunan Ashab-ı Keyf idi. Burada kurban kesilir ve gecelenirdi. Süleymanlı Ilıcası sonrası tatili sona ererdi.
--------------------
EMEKLİ DEĞİLDİ
Emekli değildi.
Anlaşılan, sırtını Emekli Sandığına dayamak ilk yıllar ona zor gelmişti. Fakat ilerleyen yıllar onun bu düşüncesini değiştirdi.
------------------
İBADET
İbadetlerinde ev yerine camiyi tercih ederdi.
Akşam / yatsı arası camide kalır, sessizliğin ibadetine huşu verdiğini düşünürdü. Camide iken, önce namazını uzun uzun kılar, sonra da kitabını okurdu.
Sorduğumda; 26 yıldan beri günde 5 vaktin kazasını yaptığını ima ederdi.
Olmadığı halde kaza kılmak ne hoş.
"Kaza borcun var mı ki?" dediğimde,
"Hayır, ama ya ... " derdi.
Sanki bir şey olacakmış gibi, sanki kıyamet kopacakmış gibi, sanki bir şeyler kaçıyormuş gibi, sanki birinden bir şeyler alacakmış gibi hareket ederdi.
Misafirlerine bile camiye gitmeleri gerektiğini vurgulardı.
----------------
İKTİSAT
Çocuklarına çokça iktisattan bahsederdi.
Dindeki: “Ne eli sıkı ol, ne de savurgan...” bu sözü yaşar ve yaşanmasını isterdi.
------------
SEVGİ
Baskı; önceleri az çok her insan gibi içinde vardı. Belki, bir nebzeye kadar. Ama bu, ailedeki, akrabadaki yaratılışa ters düşen kişilere karşı idi.
İslamı yaşayınca bu kendiliğinden yok oldu.
İnsanları sevmesi ve çocuklara karşı yumuşak olması, çocukları sevdiğini belli etmesi, çocukları onun çevresinde toplardı.
-------------
ARKADAŞLARI
Onun arkadaşları değişik yaş guruplarından olurdu.
Beraber gezdiği, bilhassa mabette beraber bulunduğu,
yaşı dolayısıyla dikkat çeken bir arkadaşı vardı.
Onu buluyor ve Mehmet Çullu ile ilgili bilgiler alıyorum.
Genç adam adının Ömer Yılmaz olduğunu belirterek söze başlıyor.
Sonra, 10 yıllık arkadaşlığı olduğunu, 8 sene de komşuluk yaptıklarını söylüyor.
===================================
YAŞAR BEĞ
Mustafaağa, Yaşarbeğin babasıdır. Saygın biri. Cumhuriyet’in ilk yıllarında *Bosna’dan muhacir olarak gelenlerden. Değirmencidir. Gölyeri’ndeki değirmeni işletmektedir. (İlerleyen yıllarda bu değirmeni F.’nin dedesi Ali Çavuş satın alacaktır.) Bu hareketinden dolayı Mustafaağa kazançlıdır. O kıtlık senelerinde, vatandaş bir lokma ekmeğe muhtaçken, o bu kıtlıktan etkilenmişe hiç benzemez. Keza işin içinde değirmen vardır. Zaman, ne kadar kıtlıkla boğuşsa da değirmeni işleten kıtlıktan etkilenmeyecektir. Kısacası; onda yiyecek bulunmaktadır.
Bir kış sabahında hava dumanlıdır. Sabaha kadar yağan kar dinmiştir. Yine de zaman zaman döküştürmektedir.
Mustafaağa ve oğlu Yaşar, kısa ve kestirme yolu kullanma yerine, evlerinin gerisindeki uzun yolu tercih etmişlerdir. Nedeni; rahatça ilerleyebilmek ve değirmene ulaşabilmek içindir.
Başkonuş’un doğusundaki eski çağlardan kalma kalenin oturduğu dağın eteklerine doğru yeni kar akınları başlamıştır.
ARDICIN TARLASI
Ardıcın tarlasına geldiklerinde, metrelerce ileriden giden oğlu Yaşar’ın göz alanındaki ardıçların arasından çıkan bir tavşan, yolunu şaşırmış, Yaşar’a doğru gelmektedir. Bu güzel olandır. Güzeldir, çünkü tüfek Yaşar’ın elindedir. Yolunu şaşıran ve Yaşar’ın üzerine gelen tavşanı Yaşar avlayacaktır. Ama saniyeler ilerlemekte, Mustafaağa’nın kulaklarına henüz tüfek sesi gelmemektedir. Mustafa ağa heyecanlıdır. Heyecanlı olması, ha geldi, ha gelecek diye tüfek sesi beklemesindendir.
Yoluna şaşıran tavşan, önündeki Yaşar’ı görünce gerisin geri dönmüştür.
Mustafaağa: “Patlak oğlum Yaşar.” Diye bağırmaktadır.
Her nedense tavşandan mı, tüfekten mi olduğu bilinmeyen Yaşar’ın korkusu nedeniyle yalnız eli değil, tüm bedeni titremektedir.
Tavşanın değerinin yüksek olduğunu bilen Mustafaağa “patlat oğlum” diye bağırmasını sürdürmektedir.
Yaşar:
“Patlatamıyorum baba.” Der.
“Değirmende kömbeleri (çörek) patlatırsın.”
-----------------------
*Araştırmalarım; Yaşarbeğ ve ailesinin Bosna’dan geldiği yönünde idi. Yaşarbeğin Kahramanmaraş Nüfus Müdürlüğünde çalışan ve aynı zamanda bir araştırmacı olan torunu Ejder Güleşçi’nin görüşü Bulgaristan’dan geldikleri yönündedir. Keza, nüfus kayıtlarında Yaşar’ın babası 1873 doğumlu Mustafa Ağa, 1904 doğumlu Yaşarbeğ, kardeşi Ali (Kürt Ali) ve oğlu Mustafa TIRNOVACIK doğumludur.
*
Bir kış sabahında hava dumanlıdır. Sabaha kadar yağan kar dinmiştir. Yine de zaman zaman döküştürmektedir.
Mustafaağa ve oğlu Yaşar, kısa ve kestirme yolu kullanma yerine, evlerinin gerisindeki uzun yolu tercih etmişlerdir. Nedeni; rahatça ilerleyebilmek ve değirmene ulaşabilmek içindir.
Başkonuş’un doğusundaki eski çağlardan kalma kalenin oturduğu dağın eteklerine doğru yeni kar akınları başlamıştır.
ARDICIN TARLASI
Ardıcın tarlasına geldiklerinde, metrelerce ileriden giden oğlu Yaşar’ın göz alanındaki ardıçların arasından çıkan bir tavşan, yolunu şaşırmış, Yaşar’a doğru gelmektedir. Bu güzel olandır. Güzeldir, çünkü tüfek Yaşar’ın elindedir. Yolunu şaşıran ve Yaşar’ın üzerine gelen tavşanı Yaşar avlayacaktır. Ama saniyeler ilerlemekte, Mustafaağa’nın kulaklarına henüz tüfek sesi gelmemektedir. Mustafa ağa heyecanlıdır. Heyecanlı olması, ha geldi, ha gelecek diye tüfek sesi beklemesindendir.
Yoluna şaşıran tavşan, önündeki Yaşar’ı görünce gerisin geri dönmüştür.
Mustafaağa: “Patlak oğlum Yaşar.” Diye bağırmaktadır.
Her nedense tavşandan mı, tüfekten mi olduğu bilinmeyen Yaşar’ın korkusu nedeniyle yalnız eli değil, tüm bedeni titremektedir.
Tavşanın değerinin yüksek olduğunu bilen Mustafaağa “patlat oğlum” diye bağırmasını sürdürmektedir.
Yaşar:
“Patlatamıyorum baba.” Der.
“Değirmende kömbeleri (çörek) patlatırsın.”
-----------------------
*Araştırmalarım; Yaşarbeğ ve ailesinin Bosna’dan geldiği yönünde idi. Yaşarbeğin Kahramanmaraş Nüfus Müdürlüğünde çalışan ve aynı zamanda bir araştırmacı olan torunu Ejder Güleşçi’nin görüşü Bulgaristan’dan geldikleri yönündedir. Keza, nüfus kayıtlarında Yaşar’ın babası 1873 doğumlu Mustafa Ağa, 1904 doğumlu Yaşarbeğ, kardeşi Ali (Kürt Ali) ve oğlu Mustafa TIRNOVACIK doğumludur.
*
RASİM ÖZDENÖREN
DOĞUM YERİ: Türk öykü yazarlarının önemli isimlerinden Rasim Özdenören, 1940 yılında Kahramanmaraş�ta doğdu.
EĞİTİMİ: İlk ve orta öğrenimini Kahramanmaraş, Malatya, Tunceli gibi Güney ve Doğu şehirlerinde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü�nü bitirdi.
KARİYERİ: Araştırma amacıyla ABD'nin çeşitli eyaletlerinde, 1970-1971' de iki yıl kadar kaldı. Dört yıl sonra, 1975'de Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevine geldi ve aynı bakanlıkta bir yıl da müfettişlik yaptı.
1978' de istifa ederek ayrıldığı devlet memurluğuna bir süre sonra tekrar döndü.
A. ERDEM BAYAZIT
DOĞUMU :
Adil Erdem Bayazıt, 1939’da K. Maraş’ta doğdu.
ÖLÜMÜ :
5 HAZİRAN 2008, İstanbul.
ÖĞRENİMİ:
İlkokul ve Lise öğrenimini K.Maraş`ta tamamladı. Yüksek öğrenimine 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde başladı. Geçim zorluğu yüzünden 1961’de öğrenimini, devam mecburiyeti olmayan Ankara Hukuk Fakültesine naklederek askere gitti.Askerlik dönüşü fakülte değiştirerek, yüksek öğrenimini, Ankara Üniversitesi DTCF Türk Dili ve Edebıyatı Bölümünde tamamladı.
GÖREVLERİ:
Edebiyat Öğretmenliği, Kütüphane Müdürlüğü yaptı. İstanbul Türk Musikîsi Devlet Konservatuarı’nın kuruluşu sırasında Genel Sekreter olarak çalıştı. Daha sonra, Sanayi Bakanlığı İnsan Gücü Eğitim Dairesi Başkan Yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak Akabe Yayınları’nın ve Mavera Dergisinin Yönetimini üstlendi.
1984’te Akabe A.Ş.’i İstanbul’a taşınınca bu görevininden ayrılarak yeniden memurluğa döndü.
EDEBİ ÇALIŞMALARI :
Şiirleri; Açı (K. Maraş), Çıkış (Ankara), Yeni İstiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Yedi İklim dergilerinde yayınlandı.
......................
ESERLERİ
1. ) İlk şiir kitabı Sebeb Ey 1972’de Edebiyat Dergisi Yayınları (2. baskısı Akabe Yayınları, 1979),
2. ) Son şiirleri Risaleler adı altında Akabe Yayınları arasında 1987 yılında çıktı (2. baskı 1989). Bu iki kitap bir arada Şiirler adı altında iz Yayıncılık tarafından 1992 yılında basıldı (4. baskı
1998).
3. ) 1981’de İran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan’ı içeren gezi ile ilgili izlenimlerini "İpek Yolundan Afganistan’a" adı altında kitaplaştırdı (Akabe Yayınları 1982).
.....................
ALDIĞI ÖDÜLLER
1. ) Erdem Bayazıt, TBMM Başkanlık Divanı`nca Üstün Onur Ödülü verilmesi kararlaştırılan 71 kişi arasında bulunuyordu.
2. ) “İpek Yolundan Afganistan`a” adlı eseriyle 1983 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Basın Ödülü`nü kazandı.
3. ) Risaleler; isimli eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği 1988 Şiir Ödülüne hak kazandı.
......................
SİYASİ HAYATI
1987 Milletvekili seçimlerinde Kahramanmaraş’tan milletvekili seçildi.TBMM’nin 18. Dönem çalışmaları süresince Milli Eğitim ve Çevre Komisyonlarında görev aldı.
1991 seçimlerinde adaylığını koymadı, İstanbul’a yerleşti.
.....................
MEDENİ HALİ
Evli ve dört çocuk babasıdır.
------------------------------------------------
YAHYA ADIYAMAN
GÖREVİ :
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Sosyal Güvenlik Başkan Yardımcısı.
*
Kişisel Bilgiler :
Adı ve Soyadı : Yahya ADIYAMAN
Doğum Yeri-Yılı : Eskişehir - 1954
Medeni Durumu : Evli
Öğrenim Durumu :
Önlisans : Hacettepe Üniversitesi Mesleki Teknoloji Yüksekokulu İş İdaresi Bölümü
Lisans : Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Yönetimi Bölümü
Yüksek Lisans : Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basın ve Halkla İlişkiler A.B.Dalı
Bulunduğu Görevler :
İstanbul İktisadi ve Ticari İlimlerde;
- Ayniyat Saymanlığı
İstanbul İktisadi ve İdari Bilimlerde;
- Ayniyat ve Levazım Müdürlüğü
Marmara Üniversitesinde;
- Personel Dairesi Başkanlığı Personel Şube Müdürlüğü
- Döner Sermaye İşletmeleri Müdürlüğü
- Genel Sekreterliği Yardımcılığı
- Genel Sekreterliği
- Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi
SSK Genel Müdürlüğünde;
- Taşınmaz Mallar Dairesi Başkanlığı
Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde;
- Daire Başkanlığı ve Rektör Danışmanlığı
SSK Başkanlığında;
- Sağlık İşleri Genel Müdür Yardımcısı
21 Şubat 2009 Cumartesi
MEHMET DERE / SGK İL MÜDÜRÜ
-
GÖREVİ : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Kahramanmaraş Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü
------------------
KİŞİSEL BİLGİLER :
ADI VE SOYADI : Mehmet Dere
DOĞUM YERİ - YILI : K. Maraş -1961
ÖĞRENİM DURUMU : Eskişehir, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi-İşletme Bölümü
BULUNDUĞU GÖREVLER :
* 1989/1996 - K.Maraş Belediyesi Gelir İşleri Müdürü
** 1996/1997 - SSK İl Müdürü
*** 1997/2006 - Özel Bir Şirkette Yönetim Kurulu Başkanı
**** 2006/2008 - SSK APK Uzmanlığı
MEDENİ DURUMU : Eevli, 4 çocuklu
----------
ŞEHRİN SOSYAL GÜVENLİĞİ O'NDAN SORULUR
20 Şubat 2009 Cuma
YAKUP SARI
18 Şubat 2009
Yakup Sarı’yı hatırlıyorum. Hiçbir zaman unutmadığım bu eski adamı.
Acılı günlerinde onunla olamadım. Ne oldu da duymadım onun acılı günlerini?
İşte ziyaretin zamanı dedim. Kendi kendime.
Kaldığımız kısa süre boyunca onu hep mutluluğu arayan birine benzettim. Kolay değil acı çekmek.
Onunla dostluğumuz yıllar öncesine dayanır. Memurluk günlerimizi geçirdim aklımdan. Kısa ama yağmurlu, soğuk o kış günlerinin öğle istirahatlarında kalorifer dairesinde okuduğumuz kitapların yeniden açıyor gibi hissettim kendimi.
Kısacası, bu eskinin canlı adamını şimdilerde çökmüş ve sönük buldum.
Ayrılırken, iyi ki “günlerini ne ile geçiriyorsun” diye sormuştum.
“Okuyorum” demesi, içinin canlı olduğunu ve sönük olmadığını düşünmeme neden oldu.
13 Şubat 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)